3 Aralık 2009 Perşembe

Washington Ziyaretinin Düşündürdükleri – Türk Üniversitelerine Bakış

Bu yıl yolum sık sık ABD’ye düşüyor. 7-10 Şubat 2009 tarihlerinde, ABD’nin yeni Eğitim Bakanı Arne Duncan’ın da konuşmacı olduğu Amerika Eğitim Konseyi’nin (American Council on Education) Washington’da düzenlenen 91. yıllık toplantısına katılma imkanım oldu.

Toplantıda yükseköğretim liderleri, rektörler ve yöneticilerin ortak kanaatlerinden biri üniversite eğitimi ile kalkınmışlık arasındaki pozitif ilişki olduğuydu. Bu nedenle Türkiye’mizin kalkınması, gelişmesi ve ilerlemesi için üniversite eğitimine özel önem vermemiz gerekiyor. Tabii bu noktada Avrupa üniversitelerinden mezun olanların katkısına büyük ihtiyacımız olduğunu burada not etmeliyiz.

Tarihsel gelişimleri itibariyle bakıldığında üniversitelerin üç temel işlevi olagelmiştir. Bir başka ifade ile başlıca üç amaca hizmet etmeteler. Bunlar, araştırma yoluyla yeni bilgiler üretmek, eğitim/öğretim kanalıyla yeni kuşaklara bilgi aktarmak, yani bilgi ile donanımlı insan gücü yetiştirmek ve toplumun ihtiyaçlarına cevap verecek hizmetler sunmak biçiminde özetlenebilir. Ne var ki küreselleşme, uluslararasılaşma, bilgi ekonomisine geçiş ve rekabet üniversitelerin bu geleneksel hizmetlerine bir yenisini daha ekledi, bu da üniversitelerin ekonomik kalkınmaya katkıda bulunacak şekilde yeniliklere açık olma görevidir.


YÜKSEKÖĞRETİMİN TARİHSEL KÖKENLERİ

Bilindiği gibi Batıda kurulan Bologna, Paris ve Oxford gibi üniversitelerin köklü bir geçmişi vardır. Bu üniversiteler , 11. ve 12. yüzyılda kurulmuştur. Doğu dünyasında ise 9. yüzyılda kurulan Beytu’l Hikme, Antik Yunan düşüncesinin Batıya aktarılmasında özellikle felsefi ve bilimsel metinlerin çevirileri yoluyla köprü rolü oynamıştır. Öte yandan 11. yüzyılda kurulan Nizamiye medreseleri de bilim dünyasına önemli katkılarda bulunmuştur. Görüldüğü gibi aslında hem Doğuda hem de Batıda yüksek düzey eğitimin derin bir geçmişi vardır.

Modern üniversite anlayışı ise üç temel fikir üzerine kurulmuştur denilebilir. Bunlar, Kant’ın savunduğu “akıl” kavramı, Humboldt’un önemle vurguladığı “kültür” kavramı ve son yıllarda öne çıkan “mükemmeliyet” anlayışıdır. Kant’a göre üniversite denen kurumun bütün etkinlikleri akıl etrafınsa şekillenir. Humboldt ve diğer Alman idealistlerine göre ise, üniversite etkinliklerini “kültür” çerçevesinde kurgular ve sürdürür.

Ulus-devlet fikri ile yakın bağlantısı olan bu yaklaşıma göre üniversite aslında milli kültürün yeniden üretildiği ve yeni nesillere aktarıldığı kurumdur. Küreselleşme ile birlikte ise “mükemmeliyet” anlayışı ön plana çıkmış, üniversitenin bürokratik bir kurum gibi işletilmesi ve bütün etkinliklerinde “mükemmeliyet”i gözetmesi kaygısı başlıca anlayış olarak merkeze taşınmıştır.


MODERN ÜNİVERSİTELERİN AMAÇLARI

Modern üniversiteler günümüzde dört temel amaca hizmet etmektedir. Bunlar araştırma, eğitim/öğretim, topluma hizmet ve bilgiye dayalı ekonomik kalkınmaya katkı. Gerçekten de gelişmiş ülkelerdeki üniversitelere bakıldığında üniversitelerin bu fonksiyonları yerine getirme çabası içinde oldukları görülebilir. ABD gibi gelişmiş ülkelerde, rektör ve yöneticilerinin her yıl bir araya gelerek yükseköğretim alanındaki gelişmeleri tartıştıkları köklü platformların olduğunu biliyoruz.

Üniversitelerin bir toplum ve onun geleceği için ne kadar önemli olduğunda kuşku yok. Böylesine önemli kurumların, hem içinde bulundukları durumu ve hem de geleceklerini tartışmak “gelenek” ister. Uzlaşma denilen şeye de ancak katılımcığı ve çoğulculuğu içinde barındıran böyle bir gelenekle ulaşmak mümkündür. Bu gelenek ne kadar köklü ise devamlılık, yeni gelişmeler karşısında ortak akıl çerçevesinde bir pozisyon geliştirmek o kadar etkin olur.

Üzülerek ifade etmeliyim ki ülkemizde ortak akıl üretecek böylesine bir gelenek oluşmamıştır. Türkiye’nin hem kurumsal hafızayı hem de deneyimleri ileriye taşıyacak, aynı hem toplumun yeni ihtiyaçlarına karşılık verebilecek hem de küreselleşen dünyanın meydan okumalarına karşı etkin politikaların belirlenmesine kaynaklık edecek ortak akıl inşa etme geleneğinin oluşturulması için adımlar atılması gerektiğini vurgulamak isterim.

Türkiye de dünyada yükseköğretim alanındaki gelişmeleri yakından takip ediyor ve bir dizi yeniliklere imza atıyor.

Hiç yorum yok:

Endonezya’da yeni hükümetin öncelikleri hangi konular?

Nüfus bakımından dünyanın en büyük dördüncü ülkesi olan Endonezya, 280 milyonluk nüfusu ile en büyük İslam ülkesi. G20 üyesi olan Endonezya ...