3 Aralık 2009 Perşembe

Avrupa Birliği treni durdu mu?

Türkiye’de sık sık dile getirilen konulardan biri Avrupa Birliği üyelik müzakerelerinde yeterince mesafe kat edilemediği, hükümetin, üyelik çerçevesinde gereken reformların yapılması konusunda ayak sürüdüğü ve süreci yavaşlattığı kınusudur. Bu görüşte olanlar Avrupa Birliği treni durdu mu? sorusunu soruyor.

Bize kalırsa Avrupa Birliği treni yoluna devam ediyor ve Türkiye de bu trene binmek için gereken hazırlıkları yavaş da olsa tamamlamaya çalışıyor. Hatırlayacağınız üzere Türkiye, 2005 Ekim ayında tam üyelik statüsüne kabul edildi ve müzakerelere başladı. AB üyelik çalışmaları, 2002 seçimlerine kadar geçen zaman içinde inişli çıkışlı bir çizgideydi. Kabul etmek gerekir ki, 2002 öncesi dönemdeki koalisyon hükümeti bazı başarılı çalışmalar yürüttü ve nihayet AK Parti’nin iktidara gelmesiyle birlikte süreç daha da hızlandı.

AK Parti 2002-2005 arasında çok aktif bir AB üyelik politikası izledi ve uzun müzakerelerden sonra nihayet 2005 Ekim ayında tam üyelik statüsü kazandı. Hükümet aynı yıl kolları sıvayarak çok sayıda yenilikler yaptı ve iyi bir mesafe kat etti. Ancak 2006 yılı çalkantılı geçti. Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve 2007’de yapılacak olan genel seçimler, AB üyelik projesini gölgeledi. Bir anlamda hükümet frene bastı veya basmak zorunda bırakıldı.

AB PROJESİNDEN VAZGEÇİLMEZ

Ancak AB projesinden de hiçbir zaman vazgeçilmedi. İnişli-çıkışlı ilişkiler devam ederken, ilerleme raporlarında zaman zaman Türkiye’ye yönelik eleştiriler yapıldı. Fakat bu eleştirilerin pek sert olmadığı görüldü. Tabi bu arada Türkiye’de asker-sivil ilişkileri gündeme damgasını vurdu. Bu ilişkilerdeki önemli kırılma noktalarından biri 2007 Nisan ayında Genelkurmay Başkanlığı sitesinde yayınlanan e-bildiri oldu. Silahlı Kuvvetler bir kez daha sivil alana müdahale etmiş oldu ve ülkedeki gerginlik biraz daha arttı. Doğal olarak hükümet iç politikanın tutsağı oldu ve AB treni yeterince hızlandırılamadı. Ama durmadı da.

AB üyelik sürecinin Türkiye’ye kazandırdığı en önemli şey demokrasinin güçlenmesi, özgürlük alanlarının genişlemesi ve askeri vesayetin etkisinin azaltılmasına yönelik toplumsal isteğin artışı olmuştur. Ne var ki toplumsal taleplere rağmen beklenen ivmeye ulaşılamadı ve iç politikanın ezici gücü AB treninin hız kesmesine neden oldu. 2007 seçimlerinde tekrar iktidara gelen AK Parti bu kez de kapatılma tehlikesi ile karşı geldi. Altı aydan fazla zaman alan mahkeme sürecinde parti kapatılmadı ama herkes bu konuya odaklandı. AB treni olumsuz etkilendi bu süreçten.

KABİNE REVİZYONU ve DAVUTOĞLU FAKTÖRÜ

2008’de artık hükümet AB konusunda sağlam ve hızlı adımlar atar derken, bu kez de 2009 yerel seçimlerine odaklandı bütün siyasi partiler gibi iktidar partisi AK Parti de. Yerel seçimler sonrası gerçekleşen kabine revizyonu AB üyeliği açısından olumlu sinyaller verdi. Müzakereden sorumlu bir Devlet Bakanı atandı. Bakan Bağış ayağının tozu ile AB ülkelerini ziyaret etmeye, hız kesen AB trenini hızlandırmaya yönelik çalışmalar içine girdi. Öte yandan Dışişleri Bakanlığına getirilen Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu yeni bir vizyon ve heyecanla kollarını sıvadı. Alim ve bilge kişiliği ile siyasete derinlik ve içerik kazandıran Bakan Davutoğlu, Avrupa ve AB projesinden geri dönülmeyeceğini, hatta Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Türkiye aleyhtarı görüşleri savunan Hıristiyan Demokratlar ve diğer sağ eğilimli partilerin kazançlı çıkmasına rağmen üyelik müzakerelerinden geri atılmayacağını belirtti.

Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, Başbakanlık Başdanışmanlığı döneminde daha çok Ortadoğu eksenli dış politika konularında projeler geliştiren ve Türkiye’ye büyük saygınlık kazandırarak etki alanını genişleten öngörüsü ile tanınmıştı. Hatta bazıları Prof. Davutoğlu’nun bakanlık döneminde de Ortadoğu merkezli bir politika sürdüreceği düşüncesine kapılmıştı. Bu düşünceye kapılanlar büyük bir yanılgı içinde olduklarını ancak Prof. Davutoğlu’nun, Türkiye’nin tek öncelikli ya da tek odaklı değil, çok öncelikli ve çok odaklı dış politika izleyeceğini hissettirmesi ile anlamış oldu. Nitekim Prof. Davutoğlu, nerdeyse bakanlık koltuğuna oturur oturmaz diplomatik temaslarda bulunmak üzere AB ülke başkentlerini ziyaret etmeye başladı ki, bu da Türkiye’nin hız kesen AB trenine hız kazandırma niyetinin açık bir göstergesi olarak yorumlandı.

Türkiye’nin AB üyelik projesi artık bir devlet politikasına dönüşmüştür ve AK Parti bu yöndeki adımlarını hızlandırmalıdır. Muhalefet partileri de buna destek olmalıdır. Bunun için iç politikanın sığ tartışmaları yerine dünyada neler olup bittiğine bakma zamanı geldi.

Hiç yorum yok:

Endonezya’da yeni hükümetin öncelikleri hangi konular?

Nüfus bakımından dünyanın en büyük dördüncü ülkesi olan Endonezya, 280 milyonluk nüfusu ile en büyük İslam ülkesi. G20 üyesi olan Endonezya ...