Geçen hafta yeni yapılan bir araştırmanın sonuçlarını sizinle paylaşmaya başlamıştım. Bu hafta kaldığımız yerden devam ediyorum. Konumuz Türk halkının AB’ye bakış açısının detaylı biçimde ele alınması ve değerlendirilmesi idi. Daha önce de belirttiğimiz gibi AB’nin imajı üyelik müzakereleri başlayana kadar çok iyi idi. Ancak bugün geldiğimiz noktada genel olarak “AB’nin imajı” Türk kamuoyunun sadece %46’sı (güz 2008’de %41) tarafından olumlu olarak değerlendiriliyor.
AB üyelerinin bu sonuçlar üzerinde kafa yorması lazım. Yoksa Türkiye’nin farklı arayışlara girmesinin önüne geçilmesi zor olacak. AB Türkiye’nin kendisine mahkum olduğunu sanıyor ve tabiî ki yanılıyor. Çünkü artık Türkiye AB’ye muhtaç olmaktan çoktan kurtuldu ve kendi yolunu çizebilecek güvene ve kaynaklara sahip bir ülke.
Türkler açısından her şeyden önce ekonomik refah anlamı taşıyan “AB”, üye ülkeler için Birliğin dört bir yanında seyahat, eğitim ve çalışma özgürlüğü olarak algılanıyor. AB ile ilgili düşüncelere bakıldığında şöyle bir manzara çıkıyor karşımıza. Hem Türkiye’de hem de Birlik üyesi ülkelerde, görüşlerinin AB tarafından dikkate alındığını düşünenlerin oranı oldukça düşük seyrediyor. Hem Türkiye’de hem de Birlik üyesi ülkelerde insanların, AB’nin işleyişini pek de iyi anlamadıkları görülüyor.
AVRUPALI KİMLİĞİ NE ANLAMA GELİYOR?
“Avrupalı kimliğini tanımlayan unsurlarla ilgili olarak yapılan değerlendirmelerde, ciddi bir takım farklılıklar söz konusu. Türkiye’de ve bir bütün olarak Avrupa’da en önemli husus olarak karşımıza, ‘ortak ve paylaşılan Avrupa kültürü’ unsuru çıkıyor. Ancak ‘ortak din’ unsuru, AB ülkelerine nazaran Türkiye’de daha önemli bir husus olarak vurgulanırken ‘ortak coğrafya’ AB ülkelerinde Türkiye’ye göre daha önemli bir husus olarak görülüyor.
Kendini Avrupalı görenlerin oranı üye ülkelerde %74, Türkiye’de ise %30 düzeyinde. Bununla beraber Avrupa’da bile kimlik tercihleri, yerini tamamen bir Avrupalı kimliğine bırakmış değildir; nitekim üye ülkelerdeki vatandaşlar, Türkiye’dekinden bile yüksek bir düzey olan %94 gibi bir oranla kendilerini, kendi milliyetleriyle tanımlanma eğilimi sergilemektedir. Bu oran Türkiye’de %90 düzeyindedir.” Demek ki AB üyeliği milli kimlikleri ve aidiyetleri kesinlikle ortadan kaldırmıyor. Bu nedenle kültürel kimlik zarar görür endişesinden kurtulmak gerekiyor.
AB VE KÜRESELLEŞME HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELER
“Küreselleşmenin, ulusal şirketler ve istihdam açısından tehdit teşkil ettiği yönündeki değerlendirmeler, 2009 baharında bir miktar düşüşe geçmiş durumda (Türkiye’de güz 2008’de %33 olan oran, bu dönem için %27 düzeyinde). AB üyesi ülkelerde ankete katılanlar, Türkiye’dekilere nazaran küreselleşmeyi daha büyük bir tehdit olarak görmektedir.” Bu da gösteriyor ki Türkleri kendine güveni daha güçlü ve dışa dönük olmayı bir tehlike olarak görenlerin oranı daha az.
“Güz 2008 ile mukayese edildiğinde, AB’yi kendilerini küreselleşmenin olumsuz etkilerine karşı koruyan aynı zamanda da olumlu etkilerinden daha iyi bir düzeyde faydalanmalarına yardımcı olacak bir araç olarak gören Türklerin sayısı artmıştır. Bu oranlar, Türkiye ile karşılaştırıldığında AB üyesi ülkelerde ilk durum için (Birliğin kendilerini küreselleşmenin olumsuz etkilerine karşı koruyan bir araç olarak algılanması) hemen hemen aynı düzeyde, ikinci durum (küreselleşmenin olumlu etkilerinden daha iyi bir düzeyde faydalanmalarına yardımcı olacak bir araç olarak algılanması) içinse daha yüksek bir düzeyde gerçekleşmiştir. AB üyesi ülkeler, ulusal ekonomik koşulların küresel ekonomik krizden etkilendiği yönündeki görüşe %85 gibi bir oranla, Türkiye’ye (%73) nazaran daha fazla katılmaktadır.
“AB insan hakları politikalarıyla ilgili olarak, üye ülkelerin önceliklerine dair farklılıklar konusunda ise yine ankete katılan Türkler ile AB vatandaşları arasında ciddi ayrımlar görülmektedir. Örneğin, AB ülkelerinde çocuk hakları %36 gibi bir oranla önceliği en yüksek alan olarak görülürken bu oranın Türkiye’de çok daha düşük olduğu (%17) görülmektedir. Ekonomik ve sosyal haklar Türkiye’de %39 gibi bir oranla önceliklilerin üst sırasında yer alırken bu husus, AB üyesi ülkelerde %33 ile sadece ikincil bir konu olarak göze çarpmaktadır. İnsan kaçakçılığı, üye ülkeler açısından %33’lük bir oranla öncelikli konular arasında yer alırken bu oran Türkiye’de %16 olmuştur.” Türk halkı ve Birlik üyesi ülke toplumlarının AB’ye ilişkin görüşlerindeki değişimi izlemeye devam edeceğiz. İyi bayramlar dileğiyle…
Bu Blogda ekonomik büyüme potansiyeli ile küresel jeopolitik gelişmelerde etkisini artıran ASYA'dan gözlemler paylaşmaya çalışacağım. Pergelin sabit ucu dünyanın dördüncü, İslam Dünyası'nın en büyük nüfusuna sahip Endonezya'da olacak.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Endonezya’da yeni hükümetin öncelikleri hangi konular?
Nüfus bakımından dünyanın en büyük dördüncü ülkesi olan Endonezya, 280 milyonluk nüfusu ile en büyük İslam ülkesi. G20 üyesi olan Endonezya ...
-
Prof. Dr. Talip Küçükcan Yükseköğretim bütün ülkeler için stratejik bir alan ve önemli bir ekonomik sektör. Üniversiteler nitelikli insan ...
-
Türkiye ve Endonezya arasındaki ikili ilişkiler olumlu ilerliyor. İki ülke arasında 2022 yılında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi ...
-
Prof. Dr. Talip Küçükcan Endonezya Küreselleşme diye tanımladığımız olgu, soyut anlamda fiziki sınırları aşan bir hareketlilikle devam e...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder