Siz bu satırları okurken ABD’nin Utah eyaletine gitmek amacıyla yolda olacağım. Şu günlerde Utah karlı ve soğuk ama oradan gelen davete hayır demek mümkün olmadı, çünkü inanan ve inanmayan herkesi yakından ilgilendiren bir konuda uluslar arası bir konferans var bu hafta sonu. Ve ben de bir konuşma yapmak üzere konferansa davet edildim.
ABD, Fransa ve İtalya’dan çok sayıda bilim insanın katılacağı konferansın konusu “Civil Religion in The United States and Europe: Four Comparative Perspectives”. Bu, din ve özgürlükler konusunda dört farklı yaklaşımın ele alınacağı bir konferans. Hangi ülkelerin karşılaştırması olacak diye sorarsanız hemen söyleyelim: ABD, Fransa, İtalya ve Türkiye. Her ülkeden kendi konusunda uzmanlar davet edilmiş. Konferansı, International Center for Law and Religion Studies, Brigham Young University Law School organize ediyor.
TÜRKİYE NİÇİN VAR?
Benden istenen konuşmanın ana konusu Türkiye-AB ilişkilerinin Türkiye’deki din özgürlükleri açısından ne tür etkiler yaptığı, önümüzdeki yıllarda da bu etkinin hangi yönde olacağı. Dikkat ederseniz dört ülkenin din ve özgürlüklere bakış açısı ele alınacak bu konferansta. Bu ülkelerden biri de Türkiye. Niçin Türkiye diye soru gelebilir aklınıza. Bana kalırsa bunun cevabı Türkiye’nin dünya ölçeğinde gittikçe artan etkisi ve özel bir konum kazanmaya başlamış olmasıdır.
Düşünün bir kere, Cumhuriyet kurulduğu günden beri din devlet ilişkilerinin tartışma konusu olduğu, zaman zaman kutuplaşma ve gerginliklerin yaşandığı Türkiye bugün önemli konferansların başlıca konularından biri oluyor. Türkiye durduk yerde bu ilgiye mazhar olmuyor. Dünyanın özel sevgisi olduğu için de değil bu ilgi. Türkiye’nin birikimleri, değişime açık olması ve kendi coğrafyasında gün geçtikçe yenilik ve reformları ile ön plana çıkması söz konusu dikkatin özel nedeni.
TARTIŞMAK VE YÜZLEŞMEK YÜREK İSTER
Biz pek istemesek de, tartışmaya cesaretimiz olmasa da dünümüz ve bugünümüz ile yüzleşmek zorundayız. Kuşkusuz yüzleşmek sorgulamakla mümkündür. Bu da cesaret ister. Komplekslerden kurtulmayı gerektirir. Kendimizle yüzleşirken aslında karşılaştırmalı olarak diğer ülkelerle kıyaslama imkanı da buluruz. Değişme ve gelişme ancak böyle bir süreçten sonra yaşanabilir. Tep partili dönemden çok partili döneme geçiş, askeri vesayete rağmen AB üyelik süreci ve takip eden dönüşümler, Türkiye’nin ufkunu açmış, ve bugün dünyanın etkin ülkelerinden biri haline gelmiştir ülkemiz.
Türkiye, bir imparatorluk mirasını devralmıştır. Zaman zaman araya mesafe konulsa da kendi tarihimizden ve geçmişimizden kaçmamız mümkün değildir. İşte bu mirasın en önemli yanlarından biri Türkiye’nin aslında çoğulcu bir yapısının olmasıdır. Osmanlılar, çeşitli etnik ve dini grupları kendi bünyesinde barış içinde yaşatmış ve bunları bir tehdit olarak görmemiştir. Ne yazık ki bugün bizim aynı hoşgörüye sahip olduğumuz, imparatorluk dönemindeki din özgürlüklerini bir övünç kaynağı olarak gördüğümüz söylenmez.
Ne yazık değil mi? Kendi tarihimizin seçkin örneklerini bir yana bırakıp din ve vicdan hürriyeti alanında yapılması gereken yenilik ve reformları AB’den öğrenmeye çalışıyoruz. Halbuki kendi tarihimiz hoşgörü, çoğulculuk, bir arada yaşama deneyimleri ile dolu. Ne zaman ki kendimize güvenimiz azaldı, farklı olanı tehdit ve tehlike olarak görmeye başladık. Bu da zorunlu olarak özgürlüklerin kısıtlanmasını getirdi.
Zararın neresinden dönersek kardır. İşte başta belirttiğim konferansta da bunu anlatacağım. Türkiye artık kendisine güveniyor, hak ve özgürlüklerin genişletilmesini ve önündeki engellerin kaldırılmasını bir tehlike olarak görmüyor.
Bu Blogda ekonomik büyüme potansiyeli ile küresel jeopolitik gelişmelerde etkisini artıran ASYA'dan gözlemler paylaşmaya çalışacağım. Pergelin sabit ucu dünyanın dördüncü, İslam Dünyası'nın en büyük nüfusuna sahip Endonezya'da olacak.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Endonezya’da yeni hükümetin öncelikleri hangi konular?
Nüfus bakımından dünyanın en büyük dördüncü ülkesi olan Endonezya, 280 milyonluk nüfusu ile en büyük İslam ülkesi. G20 üyesi olan Endonezya ...
-
Prof. Dr. Talip Küçükcan Yükseköğretim bütün ülkeler için stratejik bir alan ve önemli bir ekonomik sektör. Üniversiteler nitelikli insan ...
-
Türkiye ve Endonezya arasındaki ikili ilişkiler olumlu ilerliyor. İki ülke arasında 2022 yılında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi ...
-
Prof. Dr. Talip Küçükcan Endonezya Küreselleşme diye tanımladığımız olgu, soyut anlamda fiziki sınırları aşan bir hareketlilikle devam e...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder