4 Ağustos 2010 Çarşamba

Venedik

Yurt dışında yaşayan Türklerin yıllık alışkanlıklarından biri izinlerini Türkiye’de, kendi yurtlarında geçirmek. Bu, güzel bir alışkanlık. Zorluklara, mali külfetine rağmen ve uzun yolculuklara rağmen çok sayıda Türk tatillerini ve izinlerini Türkiye’nin dört bir yanında geçiriyor. Aslında bu çok güzel. Ancak her yıl tekrarlandığında biraz sıradanlaşmaya ve alışkanlığa dönüşüyor. Bu nedenle bazı alternatiflere ihtiyaç var.

Özellikle genç kuşakların anne-babalarının memleketlerini görmeleri, akraba ev yakınları ile tanışmaları, ezan sesi duymaları, Türk mutfağının eşsiz tatlarını tanımaları açısında da Türkiye’de geçirilecek her anın ayrı bir önemi var.

Ama artık küresel bir dünyada yaşıyoruz. Artık yaşadığımız ülke ve Türkiye ile sınırlı kalamayız. Ufkumuzu sınır ötesine taşımak durumundayız. Hem kendimizi gerçekleştirmek hem de yeni kuşaklara farklı ve yeni bakış açıları kazandırmak için her yıl ziyaret ettiğimiz, gezdiğimiz ve gördüğümüz yerlere yenilerini eklemeliyiz.

Yılda bir kez Türkiye’ye gelerek tüm izni burada geçirmek yerine, yıllık izinleri ikiye veya üçe bölerek belki kısa ama farklı yerlere daha sık seyahat imkanı yaratmalıyız. Özellikle İngiltere buna daha müsait bir ülke. Okullarda ara tatillerin sık olduğu bir sistem var. Eğer anne-babalar da izinlerini buna göre ayarlarsa farklı ülkelere ve kentlere gitmek hiçte zor olmayacaktır.

Evet, ülke gezilerine öncelikle Türkiye’den başlamalı, doğusunu, batısını, kuzeyini ve güneyini gezmeli ve görmeliyiz. Bir dünya kenti İstanbul’a ayrıca özel zaman ayırmalıyız. Ancak bununla yetinmemeli, yeni yerler keşfetmeye de çalışmalıyız.

Yeni yerler deyince ilk akla gelen yerlerden biri kuşkusuz İtalya olmalı Avrupa’da yaşayan Türkler için. Çünkü bir taraftan Roma İmparatorluğunun kalıntıları ve diğer taraftan Rönensansın bıraktığı izler ve miras bu ülkede. Avrupa medeniyeti açısından çok önemli bir yer burası zira kime sorarsanız sorun Avrupa deyince eski Yunan gibi Roma da ilk zikredilen unsurlar, Rönesans ise üzerinde uzun uzun konuşulan bir dönem oluyor. İşte bu sadece bu nedenle dahi olsa İtalya’nın görülmesi ve gezilmesi gerekiyor.

Tabii ki İtalya kocaman bir ülke ve baştan aşağı gezmek mümkün değil. O nedenle öncelik sırası yapmak ve Avrupa medeniyeti açısından önemli yerleri görmeye öncelik vermek lazım. Bu konuda ben şöyle bir rotayı öneriyorum.

Bazı pratik kolaylıklarından dolayı geziye Venedik’ten başlamak yerinde olacak. Venedik, sular üzerine kurulu bir şehir. İnsanın güvenlik arayışı onu çok yaratıcı yapabiliyor. Yüzlerce köprü ile birbirine bağlı bu su kenti dar sokakları, kanalları, gondolları ve müzeleri ile görülmeye değer. Venedik yürüyerek gezilecek bir yer. Sokakları labirent gibi. Motorlu araç girişi yasak. Ulaşım kanallar üzerinden motor ve botlar ile sağlanıyor. Bütün bunlara ilişkin detayları rehber kitaplarından bulmak mümkün. Ama hiçbir rehber kitap bir kenti kendi doğası içinde, mimarisi, kültürü, havası, yemeği, kafeleri vb gibi unsurları ile yaşayan bir kent olarak bize sunamaz.

Bir kentin nasıl yaşadığını, nasıl hayat bulduğunu, zamanın onu nasıl yıprattığını veya canlandırdığını, geçmişten bugüne neleri taşıdığını, mirasının nasıl korunduğunu ve yeniden yorumlandığını görmek için mutlaka o şehrin sokaklarında yürümek, merdivenlerinde oturup düşünmek, kaldırımlarını adımlamak gerekiyor. Bir kentin ruhunu ancak bu şekilde hissedebilirsiniz. Kentlerin ruhu mu olurmuş demeyin. Var. Bunu keşfetmek için Venedik’ten başlayın bu yıl yaz tatilinize.

Hiç yorum yok:

Endonezya’da yeni hükümetin öncelikleri hangi konular?

Nüfus bakımından dünyanın en büyük dördüncü ülkesi olan Endonezya, 280 milyonluk nüfusu ile en büyük İslam ülkesi. G20 üyesi olan Endonezya ...