24 Mayıs 2007 Perşembe

Türkiye’nin özlediği lider

22 Temmuz seçimlerinden sonra Türkiye’de yeni bir Cumhurbaşkanı seçilecek. Yeni Cumhurbaşkanı nasıl biri olmalıdır? Hangi özellikleri taşımalıdır? Gündeminde neler olmalıdır? Bu sorulara cevap aramayalım herp birlikte.

DIŞA DÖNÜK BİR LİDER

Geniş bir toplumsal tabanı temsil edecek olan Cumhurbaşkanı, farklı siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik sınıflara mensup grupların tümüyle iletişim kurabilmeli ve Köşk’ten çıkarak halkın sesini, sorularını, kaygılarını ve taleplerini doğrudan dinleyebilmelidir. Onuncu Cumhurbaşkanı alışveriş filesi taşıma, kırmızı trafik ışığında durma ve hastanede muayene sırasında sıra beklemek gibi sembolik davranışların ötesine geçemediği için toplumun bütün katmanları ile iletişim kuramamış, Köşk’ün resmi ve bürokratik havasının halk ile Cumhurbaşkanı arasında duvar örmesine engel olamamıştır. Bu nedenle yeni Cumhurbaşkanı devlet ile toplum arasında örülen duvarı yıkacak ve toplumun tümümü kucaklayacak bir profile sahip olmalıdır. Çıkar çatışmaları ve iktidar mücadelelerinin ideolojik kamplaşmalar, toplumsal ayrışmalar ve etnik çözülmeler gibi korku ve tehdit algılarından yararlanmaya çalıştığı günümüzde, ülkenin en çok ihtiyaç duyduğu açılımlardan biri, korku duvarlarının arkasına sığınmayan bir Cumhurbaşkanının topluma liderlik yapmasıdır. Bu nedenle halkla ilişkileri güçlü bir Cumhurbaşkanı korku ve tehdit algılamalarını aşan bütünleştirici bir fonksiyon edecektir.

Farklı formlarda ulusalcılıkların yükseldiği, etnik köken ve dini kimlik siyasetinin toplumsal mutabakat ve ortak zemini zayıflatmaya çalıştığı Türkiye “ortak payda” ve “ortak miras” ve “ortak gelecek” vurgusunu yapabilecek, kimlik siyasetinin çözümleyici ve ayrıştırıcı etkilerini ortadan kaldırabilecek bir anlayışın Cumhurbaşkanlığı makamına geçmesi halkın beklentileri arasındadır. Bu manada bütün toplumsal kesimlerin sahip çıkabileceği bir ortak zeminin yeniden inşası veya var olanın demokratik, özgürlükçü ve katılımcı bir anlayışla tarih, kültür ve sanat derinliği ile güçlendirilmesi elzem görünmektedir. Bu noktada bahsi geçen değerleri özümseyen bir Cumhurbaşkanı ortak gelecek vurgusunu daha ikna edici bir söylem ve pratikle toplumla paylaşabilir.

SOSYAL SERMAYEYİ MOBİLİZE ETMEK
Çağdaş dünya “gönüllü” sektörün yükselişine tanıklık etmektedir. Dünyanın gelişmiş birçok ülkesinde Cumhurbaşkanı gibi liderler “toplumsal sermaye” denilebilecek potansiyelleri mobilize edecek bir aktivitelerde bulunmaktadır. Bu tür etkinlikler, hem geniş halk kitleleriyle devlet arasındaki bağın güçlenmesi, hem de toplumsal kaynaşmanın sağlanması açısından önemlidir. Bu nedenle Cumhurbaşkanının ulusal çapta “gönüllülük” ve “beşeri/sosyal sermayeyi” mobilize edecek ikna ve liderlik gücüne haiz olması beklenmektedir.

Türkiye uzun yıllardır özlemle beklediği siyasal ve ekonomik istikrara kavuşmuştur. Bu istikrarı sürdürülmesi ve güçlenmesine büyük katkıda bulunacağına inanılan en önemli beklenti halkın yetki verdiği parlamento ve hükümet ile çatışmayan ve gerilim yaratmayan Cumhurbaşkanının Köşk’e çıkmasıdır. Türkiye’de iktidarlar uzun yıllar boyunca böyle bir çatışma ve sürtüşmenin etkisini hissetmiş, planladıkları reformları gerçekleştirememiş ve halkın kendilerine verdiği yetkiyi etkin bir şekilde kullanamamıştır. Bu noktada Türkiye’nin tarihi bir fırsat yakaladığına inanılmaktadır. Cumhurbaşkanının, hükümetle “iktidar mücadelesi” içinde olmayan, hükümetin yenilikçi politikalarını destekleyen ve ülkenin dönüşümüne destek veren müzakereci bir anlayışı benimsemesi beklenmektedir. Böyle bir ilişki biçiminin her açından sinerji yaratacağına inanılmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yükseköğretimde uluslararasılaşma Türkiye için ne vadediyor?

Prof. Dr. Talip Küçükcan  Bu yazının başlığı "Türkiye 370 milyar dolarlık yükseköğretim ekonomisinden ne kadar pay alıyor?" olab...