Londra Üniversitesi’nde yüksek lisans, Warwick
Üniversitesi’nde doktora yaptım, aynı üniversitede iki yıl çalıştım ama bir kez
bile olsun bu üniversite kampuslerinde şiddet olaylarına rastlamadım. İngiliz
üniversite kültürü ve geleneği ile Türkiye’dekiler arasında hayli farklılıklar
var diyebilirim. Türkiye’de kutuplaşma son zamanlarda şiddetin tırmanmasına
neden oluyor.
Türkiye’nin en zeki, yetenekli ve başarılı öğrencilerinin
okuduğu, üniversiteye hazırlanan binlerce öğrencinin ilk sıralarda tercih
ettiği ve saygın bilim insanlarının çalıştığı ODTÜ kampusünde yaşanan olaylar,
Başbakan ve rektörlerin açıklamaları, sayıları az olmakla beraber bazı
öğrencilerin şiddet içeren davranışları, ünivesitelere ve demokrasi kültürüne
ilişkin yeniden bir düşünme süreci başlattı.
Üniversite, Devlet ve
İdeoloji
Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren yükseköğretim kurumları Türkiye’de önemli işlevler görmüş,
devlet ideolojisinin, yukarıdan aşağıya empoze edilen modernleşme ve
sekülerleşme projesinin etkin bir taşıyıcısı ve savunucusu olmuştur. Üniversite
sayıları uzun yıllar yükseköğretim talebini karşılayamadığı için bu kurumlardan
sınırlı sayıda vatandaş yararlanabilmiş, üniversiteler kritik konularda suskun
kalmış ve kronik sorunların çözümünde öneriler getirmekten çekinmiştir. Bir
başka ifade ile üniversiteler, yükseköğretim geleneğinin köklü biçimde
geliştiği ülkelerdeki gibi bilim, eleştirel düşünce, araştırma ve sorgulama kültürünü geliştirmek suretiyle
topluma yol gösterme konusunda kendilerinden beklenen performansı
sergileyemedi.
Statüko ve vesayete karşı koyması ve direnmesi gereken
kurumlar olması beklenen üniversiteler, ideolojik kaygılarla hareket eden,
çoğulculuk yerine tektipçiliğe sırtını dayayan ötekileştirici uygulamaların
mekanı oldu. Vesayetin güçlü
olduğu dönemlerde yasakları uygulayan ve savunan kurumlar olmakla kalmadılar,
yeni siyasi aktörleri ortaya çıkaran toplumsal değişimlere asker, bürokrasi ve
yargı ile ittifak halinde direnç gösterdiler. Bu yönleriyle üniversitelerden
beklenen üç temel alanda; eğitim-öğretim ve nitelikli insan gücü yetiştirme,
özgün araştırmalarla teknolojik
yeniliklere liderlik yapma, hoşgörü ve çoğulculuk kültürünün gelişimine
ve demokratikleşmeye katkıda bulunmada çağın gerisinde kaldılar. Buna rağmen
üniversiteleri kurtarılmış kaleler olarak gören bazı aydınlar, topluma hesap
vermek yerine, medya ve eski Türkiye eliteleri ile kurdukları ideolojik
ittifaklar sayesinde söylemsel üstünlüklerini sürdürdüler. Bugün ODTÜ
olaylarından sonra yaşananlar ve alınan pozisyonlar bir kez daha gösteriyor ki
az sayıda öğrencinin katılımı ile başlayan ve farklı üniversitelere yayınlan
şiddet olayları araçsallaştırılabilmektedir.
Kutuplaşma ve Şiddet
Kime Yarar?
Türkiye, izleri bügün dahi hissedilen, üniversite
öğrencilerinin şiddet sarmalına kapıldığı, idelojik kamplaşma ve kutuplaşmanın
çok sayıda gencin hayatına mal olduğu talihsiz dönemler yaşadı. Kimi devrim,
kimi vatanperverlik uğruna karşıt ideolojik uçlara savrulan üniversite gençliği
birbirine kırdırıldı. Pekçok öğrenci eğitimini yarıda bırakmak zorunda kaldı.
Bu kirli çekişmenin kaybedeni öğrenciler ve üniversiteler oldu. Türkiye’nin
kayıp yılları şiddetin aklı ve sağduyuyu tutsak ederek müzakere kültürünü
tutsak ettiği yıllar olmuştur.
Yeni Türkiye eski alışkanlıkların terkedilmeye başlandığı,
vesayet rejiminin etkisini yitirdiği, siyasi ve ekonomik istikrarın
yüksekğöretimde de yeni fırsat alanları açtığı bir Türkiye’dir. 2023
hedeflerine ulaşılmasında müzakere kültürünü benimseyen nitelikli kuşakların
yetişmesi için her şehirde üniversite açılmış, yükseköğretimde tektipçilğin son
bulması için yetmiş vakıf üniversitesinin kuruluşu onaylanmıştır. Üniversite
eğitimini kolaylaştırmak amacıyla yeni üniversiteler açılırken kontenjanlar da
artırılmış, dünya paralı eğitime geçerken harçlar kaldırılmış, burs miktarları
yükseltilmiş, ücretsiz internet bağlantılı yurtlar açılmıştır. Bütün bunlar
fırsat eşitliğini tabana yayarak üniversitelerde daha fazla öğrencinin daha iyi
imkanlarla okuması, kendi geleceklerine daha güvenle bakabilmeleri için
yapılmıştır. Türkiye’yi uluslarlarası sistemde temsil etmesi ve büyük güçler
ile rekabet edebilen bir ülke konumuna getirmeleri beklenen de bu
öğrencilerdir.
Üniversiteler, birbirine karşıt dahi olsa farklı görüşlere
açık olan, muhalif ve alternatif görüşlerin bir arada yeşerebileceği kurumlardır.
Bu yönüyle protesto ve itiraz haklarının serbestçe kullanılabileceği yerlerdir.
Öte yandan yükseköğretime yapılan yatırımlar Yeni Türkiye’nin geleceğine
yapılan yatırımlardır. Bu yatırımların protesto adı altında şiddete
başvurularak sabote edilmesine, itibarsızlaştırılmasına ve saygınlığının
zedelenmesine toplumun mazur beklenemez. Üniversiteler şiddetin korunduğu ve
kutsandığı mekanlar olamayacağı gibi şiddete başvurulmadığı sürece öğrenci ve
akademisyenlerin protesto haklarının kısıtlanamayağı kamusal alanlardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder