3 Şubat 2010 Çarşamba

Medyanın ıskaladığı gerçek: Türkiye yılından Türkiye yüzyılına

Türkiye açısından sevindirici gelişmeler oluyor. Türkiye’de yaşayan bizler bunu pek göremiyoruz. Çünkü özellikle iç politikadaki çekişmeler ve bütün enerjimizi alan sonuçsuz tartışmalar görüş alanımızı daraltıyor veya bir sis perdesi olarak önümüzü kapatıyor. Türkiye’yi takip etmek gerçekten emek istiyor, dikkat ve enerji istiyor. Çünkü her gün ayrı bir olay bomba gibi gündeme düşüyor.

Gazeteciler açısından, haber ve manşet konusu bulmak bakımından Türkiye’den daha verimli bir ülke var mı? Bana kalırsa yok. Çünkü bizim kadar dinamik ve değişken, arayış içinde olan ve yılların paslandırdığı zincirleri kırmak isteyen az toplum var. Türkiye bu konuda iyi bir örnek oluşturuyor.

Mesela şu meşhur “Balyoz” darbe girişimi veya tatbikat planı Türkiye’nin bütün gündemini sardı. Kulaklarımızı dış dünyaya tıkadık, gözlerimizi kapattık. Özellikle medya üzerinden bir analiz yapmak gerekirse şunu söylemek mümkün: İngiltere, Almanya, Hollanda ve ABD’de hangi gazeteyi elinize alırsanız alın, hangi televizyonun karşısına geçerseniz geçin bu ülke gündemlerinin bizimki kadar karmaşık, gerilimli ve enerji tüketen özellik taşımadığını görürsünüz.

Söz konusu ülkelerin medya organlarında zengin bir dış haberler bölümü vardır. Her ülkede muhabirleri ve yorumcuları olan bu organlarda dünyayı takip etmek, neler olduğunu görmek, küresel bir bakış açısı kazanmak, yani yerel ve ulusalı aşıp dünyayı takip etmek mümkün. Türkiye’de ise dış haberler magazin sayfalarından bile az. İşte dünya siyaseti ile olan ilişkimizi gösteren bir durum. En iddialı gazetelerde bile bir sayfa civarında yer alıyor dış haberler ve uluslar arası gelişmeler. Bu sayfaların bir kısmı da gıda ve moda gibi sektörlerin reklamlarına ayrılıyor üstelik.

Ya TV’ler. Bunların da pek farkı yok. Nadiren Türkiye dışından bağlantılar oluyor. O da sadece haber kanallarında. Diğerlerinde ise dizi filmler, evlendirme programları, eğlence ve magazin diz boyu. Haiti yerle bir olmuş Türkiye’den oraya giden TV sayısı nedeyse yok gibi. Bereket TRT’miz var. O da olmasa dünyaya kapalı, ya da dar açılarla bakan bir medya dünyamız kalacak. Neyse ki TRT imdada yetişiyor pek çok kez. Mesela TRT Türk bu anlamda müthiş yeniliklere imza attı.

Hep rüyamızı süslerdi. BBC ve CNN gibi kanallarımızın olmasını, bunların dünyanın dört bir yanından canlı yayınlarla bizi kendi merkezimizden alıp küresel gelişmelerle yüzleştirmelerini isterdik. Bu rüya gerçekleşti sayılır. TRT Türk bir haber kuşağında bazen beş altı ayrı başkente bağlanıyor, haber ve yorumları aktarıyor, uzun yıllardır medyamızın ihmal ettiği ülkelerden yayın yapıyor, mikrofonu uzmanlara uzatıyor, genç gazetecilere fırsat sağlıyor. Bunu takdir etmemek mümkün mü?

İşte böyle bir medya ile Türkiye yılından Türkiye yüzyılına taşıyabiliriz ülkemizi. Fransa’da Türkiye yılı etkinlikleri devam ediyor. Türkler son yıllarda ve günlerde uluslar arası başarılara imza atıyor. Dış politikada baş döndürücü gelişmeler oluyor ve bunlar sayesinde Türkiye daha bilinir ve saygın bir ülke konumuna geliyor. İşte bu noktada medyanın daha etkin, verimli ve dünyaya açık olması gerekiyor.

Şimdi şu isimlere ve başarılarına bir bakalım lütfen: Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu, İslam Konferansı Teşkilatı başkanlığını başarıyla yürütüyor. Kemal Derviş UNDP’nin (BM Kalkınma Fonu) başında bulunuyor. Mevlü Çavuşoğlu AKPM Başkanlığına seçildi. Geçmişte Hikmet Çetin Nato Yüksek Sivil Temsilcisi olarak Afganistan’da görev yaptı. Yeni NATO Başkan yardımcısının da bir Türk olacağı kuvvetle muhtemel. İsimlerini zikredemediğimiz daha onlarca başarılı Türk ülkelerini ve toplumlarını uluslar arası kuruluşlarda temsil ediyor. İşte Türkiye’yi birazdan bu perspektiften okumak, görmek ve değerlendirmek lazım ki, büyük bir ülke olduğumuzu daha iyi anlayalım.

Hiç yorum yok:

Endonezya’da yeni hükümetin öncelikleri hangi konular?

Nüfus bakımından dünyanın en büyük dördüncü ülkesi olan Endonezya, 280 milyonluk nüfusu ile en büyük İslam ülkesi. G20 üyesi olan Endonezya ...