Danimarka gazetelerinde yayımlanan ve İslam dininin tebliğcisi Hz. Muhammedi resmeden, sadece resmetmekle de kalmayıp alaya alan hatta şiddet ve nefret olayları ile ilişkilendiren karikatürler İslam dünyasının birçok köşesinde öfkeye neden oldu. Kimileri öfkelerini söz konusu karikatürleri yayınlayan gazetelere eleştiri yazısı yazarak, kimileri sokaklarda gösteri yaparak kimileri de ne yazık ki büyükelçilik binalarına saldırarak veya bayrak yakarak gösterdi.
Karikatürleri yayınlayan gazetenin yayın yönetmeni ve Danimarka başbakanı olayı düşünce ve ifade hürriyeti çerçevesinde meşrulaştırmaya çalışırken, Müslümanlar bunun düşünce ve ifade hürriyetinin sınırlarını aştığını, hakaret ve küçük düşürmeye vardığını bu nedenle de müslümanlardan özür dilenmesi gerektiğini söylüyor.
Düşünce ve ifade hürriyetinin kurumsallaşması ve yasalar ile koruma altına alınması kuşkusuz uygarlığın önemli başarılarından ve kazanımlarından biridir. Bu özgürlük sayesinde toplumlar daha katılımcı ve çoğulcu bir yapı kazanıyor. Ancak düşünce ve ifade hürriyeti sınır tanımaz, değerler, gelenekler ve kutsal inançları yok sayarak pratik hayata yansıtılırsa gerilim ve sürtüşmelerin ortaya çıkmasına neden olabilir. Son günlerde tanıklık ettiğimiz de işte böyle bir durum.
Biz Türkler onuruna düşkün bir milletiz. Örneğin birileri gelenek ve göreneklerimize, inançlarımıza, namus değerlerine dil uzatırsa bunu hoş karşılamaz ve sineye çekmeyiz. Ülkemizin yetiştirdiği büyük siyasetçi, bilim adamı ve sanatçılara hakaret edilmesine göz yumamayız. Mesela kurtuluş savaşının hafife alınmasına, bu büyük mücadele için hayatlarını feda edenlere saygısızlık edilmesini, Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarına küçük düşürücü şeyler yakıştırılmasını kabul edemeyiz. Eleştiriler belirli bir mantıksal tutarlılık takip ederse kuşkusuz dikkate alınır ama eleştiri maskesi altında hakaret, küçük düşürme ve olayları saptırma gibi şeyler olursa artık bunu düşünce özgürlüğü adına savunamayız.
Önce Danimarka’da, daha sonra bazı Avrupa ülkelerinde yayımlanan karikatürler inançlı insanları incitmiştir. Büyük değer verdikleri ve saygı duydukları Hz. Muhammed’e karşı bir saygısızlık olarak gördükleri karikatürler hem Avrupa hem de dünyanın diğer bölgelerinde yaşayan Müslümanları derinden yaralamıştır. Bu sosyolojik gerçekliği görmemek için kör olmak gerek. İslam hakkında azıcık bilgisi olanlar bile bu karikatürlerin İslam dünyasında hoş karşılanmayacağını tahmin eder. Demek ki burada sorun bilgisizlik değil.
Avrupa’da İslamiyat araştırmaları hayli gelişmiştir. Çok sayıda doğu bilimci İslam üzerine araştırmalar yapmış, binlerce kitap basılmıştır ve halen de birçok üniversitede de İslam araştırmaları kürsüleri mevcuttur. Mesela İngiltere’de School of Oriental and African Studies buna iyi bir örnek olarak verilebilir. Londra Üniversitesine bağlı olan bu okulda çok ciddi bir İslam araştırmaları bölümü var. Gerek İngiltere’de gerekse diğer Avrupa ülkelerinde nerdeyse iki yüz yıldır İslam dini ve İslam ülkeleri hakkında bilimsel araştırmalar ve eleştirel yayınlar yapılıyor. Örneğin Kuran-ı Kerim ve İslamın ilk dönemleri hakkında eleştirel yaklaşımla yazılmış onlarca kitap var. Hatta bazı Batılı yazarlar İslamiyetin orijinal bir din olmadığını Yahudilik ve Hıristiyanlık değerlerine dayandığını iddia etmiştir. Ama İslamiyetin kökenine ve temel kaynağı Kuran-ı Kerime yönelik bu eleştirel yaklaşımlar İslam dünyasında öfke patlamasına neden olmamıştır. Çünkü bu tür yayınlar bilimsel araştırmaların ürünü olarak görülmüş, bilim adamlarının düşünce hürriyetleri saygı ile karşılanmış, böyle iddiada bulunanların hiçbirine tepki gösterilmemiştir. İtirazı olanlar ise sadece akademik ve bilimsel bir çerçevede karşı görüşlerini dile getirmiştir.
Demek ki bilimsel araştırmaya dayalı eleştiri olduğunda İslam dünyasında bu bir hakaret olarak algılanmıyor. Ancak düşünce ve ifade özgürlüğü perdesi altında insanların kutsal inançlarına saldırı ciddi bir tepkiye neden oluyor. Batılıların bunu biliyor olması lazım. Kuşkusuz İslam dünyasındaki tepkilerin şiddet içerenlerini onaylamak mümkün değil. Bu noktada Türklerin tepkisini yapıcı ve olumlu bulduğumuzu belirtmekte yarar var. Örneğin Diyanet İşleri Başkanlığı’nın aşağıda özeti verilen açıklaması Türkiye’deki tepkinin ne kadar sağduyulu olduğunu göstermesi bakımından anlamlıdır:
“ İslâm Peygamberiyle ilgili hakaret içeren karikatürler, sadece biz Müslümanları değil, inanca ve insana saygı gösteren insanlığı, barış ve huzur endişesi taşıyan sağduyulu bütün insanları derinden üzmüştür... Başka inançlara saygı, aslında insanın kendi inancına ve insanlığa saygının bir gereğidir… Batılı siyaset ve devlet adamlarına, basın mensuplarına bu safhada düşen görev, yanlışların birbirini izlemesine fırsat vermemek, gerekli basireti göstermek, gerilimi azaltıcı, ortak barışı güçlendirici adımlar atmaktır… Bu tür yanlışlara tepki gösterme adına şiddete başvurulması elbette tasvip edilemez…”
Bu Blogda ekonomik büyüme potansiyeli ile küresel jeopolitik gelişmelerde etkisini artıran ASYA'dan gözlemler paylaşmaya çalışacağım. Pergelin sabit ucu dünyanın dördüncü, İslam Dünyası'nın en büyük nüfusuna sahip Endonezya'da olacak.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Endonezya’da yeni hükümetin öncelikleri hangi konular?
Nüfus bakımından dünyanın en büyük dördüncü ülkesi olan Endonezya, 280 milyonluk nüfusu ile en büyük İslam ülkesi. G20 üyesi olan Endonezya ...
-
Prof. Dr. Talip Küçükcan Yükseköğretim bütün ülkeler için stratejik bir alan ve önemli bir ekonomik sektör. Üniversiteler nitelikli insan ...
-
Türkiye ve Endonezya arasındaki ikili ilişkiler olumlu ilerliyor. İki ülke arasında 2022 yılında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi ...
-
Prof. Dr. Talip Küçükcan Endonezya Küreselleşme diye tanımladığımız olgu, soyut anlamda fiziki sınırları aşan bir hareketlilikle devam e...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder