Avrupa Birliği Yan Çiziyor
Konu Türkiye ve Türkler olunca Avrupa Birliği’nden o kadar farklı sesler çıkıyor ki bu seslerden hangisi Avrupa Birliği’ni temsil ediyor hangisi etmiyor anlayamıyor insan. Özellikle Fransa ve Hollanda AB Anayasası’na hayır dedikten sonra Türkiye aleyhtarı olanlar, ellerine büyük bir koz geçmiş gibi çatlak sesler çıkarmaya başladı. Neymiş efendim Fransızlar ve Hollandalılar Türkiye üye olmasın diye söz konusu Anayasaya hayır demiş. Bunda kısmen doğruluk payı olmakla beraber bu iki milletin işini gücünü bırakıp Türkiye karşıtlığı yapmaya soyunduğunu söylemek pek yakışık almaz sanırım. Fransa zaten baştan beri Türkiye’nin üyeliği konusuna sıcak bakmıyor. Aynı şekilde Alman muhafazakarları da öyleydi zaten. Şimdi buna bir de yeni seçilen Papa eklendi.
Gazetelere yansıdığı kadarıyla Papa yeni yayınlanacak kitabında Türkiye’nin farklı kültürel yapısından dolayı üye olmaması gerektiği yolunda fikirler ileri sürüyormuş. Yani Fransa’nın seküler bloğu, Almanya’nın muhafazakar ekolü ve Katolik dünyanın dini lideri Papa hazretlerinin oluşturduğu koalisyon, Türkiye’ye karşı güç birliği yapıyor. Avrupa tarihine bakıldığında seküler ve dini kesimlerin böylesine yakın bir işbirliği yaptıklarını görmek mümkün değil aslında. Seküler dünya görüşü Katolikliğin baskı ve dogmalarına karşı verilen bir mücadelenin ve din baskısından kurtulma politikasının ürünüdür. Doğaları, amaçları, dünya ve toplum tasavvurları gereği bu iki kesimin bir araya gelmeleri mümkün değil. Ama her nasılsa Türkiye’nin tam üyelik korkusu bu farklı kesimleri bir araya getirebiliyor. Meğer nelere kadirmiş Türkiye’nin potansiyeli!
Biz Türkler bu potansiyeli pek keşfedemedik anlaşılan. Öyle görünüyor ki yabancılar içimizi, dışımızı ve tarihimizi bizden daha iyi biliyor. Türkiye her ne kadar seksen küsur yıllık bir cumhuriyet olsa da devlet geleneği çok eski olan bir ülkedir. Sanat, kültür, mimari, düşünce, askeri deneyim ve dünyaya açılma gibi konularda çok önemli birikimleri tevarüs etmiştir Türkiye. Bu tarihsel derinlik ve birikim Türklerin kendilerine güven kaynaklarının başında geliyor. Kedine güvenen binlerce Türk bugün Türkiye dışında yaşıyor. Çin’den Romanya’ya kadar uzanan coğrafyada Türkler okul açıyor, yatırım yapıyor, iş kuruyor ve ülkelerini temsil ediyor.
Türkiye’yi sadece iş adamları ve yatırımcılar mı temsil ediyor? Kuşkusuz hayır. Şu anda Avrupa’nın göbeğinde zaten en az dört milyon Türk yaşıyor. Hem de yaşadıkları ülkeye kök salmış durumda bu insanlar. Kimse dört milyon Türkü evinden, işinden el çektirip Türkiye’ye gönderemez. Buna ne Fransa ve Almanya ne de Papa’nın gücü yeter. Çatlak sesler çıksa da çıkmasa da zaten Türkiye Avrupa’da temsil ediliyor. Peki Türkiye söz konusu olduğunda çatlak ses çıkaran ve yan çizen politikacıları ve medya mensuplarını etkileme konusunda dört milyon Avrupalı Türk potansiyel güçlerini yansıtan bir çalışma yapıyor mu? Bu soruya evet diye cevap vermek imkansız.
Avrupalı Türkler yukarıda bahsedilen çatlak seslerin kısılması için çok şeyler yapabilir aslında. Örneğin yerel ve ulusal medya aracılığıyla Türkiye ve Türkler hakkındaki yanlış imajları düzeltmeye başlayabilirler. Ayrıca siyasal partileri, hükümet üyelerini ve üst düzey karar mekanizmalarını Türkiye konusunda daha olumlu düşünmeye davet edebilirler. Ama bunu yapabilmek için önce Türklerin sahip oldukları sermayeyi yani birikimi keşfetmeleri gerekir. En büyük sermaye nüfus kuşkusuz. Sonra siyasal katılım, sivil toplum örgütleri ve ortak çalışma ruhu. Bütün bunlar devreye sokulduğunda AB’deki Türkiye aleyhtarı çatlak seslerin fazla etkisi kalmayacaktır.
AB ne kadar yan çizerse çizsin Avrupalı Türklerin da katkılarıyla, Türkiye ile müzakereler 3 Ekim'de başlayacaktır.
Bu Blogda ekonomik büyüme potansiyeli ile küresel jeopolitik gelişmelerde etkisini artıran ASYA'dan gözlemler paylaşmaya çalışacağım. Pergelin sabit ucu dünyanın dördüncü, İslam Dünyası'nın en büyük nüfusuna sahip Endonezya'da olacak.
12 Eylül 2006 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Endonezya’da yeni hükümetin öncelikleri hangi konular?
Nüfus bakımından dünyanın en büyük dördüncü ülkesi olan Endonezya, 280 milyonluk nüfusu ile en büyük İslam ülkesi. G20 üyesi olan Endonezya ...
-
Prof. Dr. Talip Küçükcan Yükseköğretim bütün ülkeler için stratejik bir alan ve önemli bir ekonomik sektör. Üniversiteler nitelikli insan ...
-
Türkiye ve Endonezya arasındaki ikili ilişkiler olumlu ilerliyor. İki ülke arasında 2022 yılında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi ...
-
Prof. Dr. Talip Küçükcan Endonezya Küreselleşme diye tanımladığımız olgu, soyut anlamda fiziki sınırları aşan bir hareketlilikle devam e...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder