Size bu köşede daha önce bir müjde vermiş, London School of Economics bünyesinde Modern Türkiye Araştırmaları Kürsüsü’nün kurulduğunu söylemiştim. Böyle bir kürsünün Türk kültürü ve uygarlık birikimlerinin Avrupa’ya duyurulması açısından önemli bir fırsat yarattığını ve aynı zamanda İngiltere Türk toplumu hakkında bilimsel çalışmalar da yapabileceğini belirtmiştim. Kürsüye kimin atanacağı bu noktada oldukça önemli çünkü bu kürsü bir anlamda Türkiye’nin geniş kapsamlı halkla ilişkilerini üstelenecek. Siyaset, bilim, medya ve genel kamuoyunda Türkiye ile ilgili doğru ve güvenilir bilgilerin üretilmesine ve paylaşılmasına katkıda bulunacak bu girişimin büyük bir stratejik önemi var.
Bu girişimin hemen ardından benzer bir yeni girişimin Oxford Üniversitesi bünyesinde yapıldığını siz değerli okurlarımızla paylaşmak isterim. İlk görüşmeleri tamamlanan bu girişimin amacı da Türkiye’nin sahip olduğu kültür ve uygarlık birikimlerinin doğru ve güvenilir kaynaklardan aktarılmasını amaçlıyor. Avrupa’nın gözü AB müzakerelerinden dolayı uzun zamandır Türkiye’nin üzerinde. Yani Türkiye yakından izlenen ancak hakkında önyargılar bulunan bir ülke. Bu önyargıları kısmen de olsa ortadan kaldırmanın yolu Avrupa’nın saygın eğitim ve araştırma merkezlerinde doğru bilgi üreten kürsüler açmak veya oraya yetkin bilim adamlarını yerleştirmek. İşte bu stratejinin bir parçası olarak Oxford Üniversitesi bünyesindeki çok bilinen bir araştırma merkezine Türkiye bilim insanı gönderecek. Bu bilim insanları sayesinde artık Türkiye ve ülkemizin birikimleri hakkında ikinci ve üçüncü el kaynaklardan değil doğrudan konunun uzmanı Türk bilim insanlarından bilgiler alınacak. Türkiye veya Avrupalı Türkler hakkında yanlış veya kasıtlı yayınlar olduğunda bu bilim adamları işin doğrusunu anlatacak.
Bu noktada bazı okurlarımız, Türk bilim adamları bunu neden Türkiye’den yapmıyor diye sorabilir. Doğrusunu söylemek gerekirse bunu yapmaya çalışan bilim adamlarımız, düşünürlerimiz ve medya mensuplarımız var. Ancak hem sayıları yetersiz hem de Türkiye’den ulaşabilecekleri ve seslerini duyurabilecekleri kesimlerden uzaktalar. Şimdi düşünün Ankara veya İstanbul’dan mı sesinizi duyurmak daha kolay yoksa Londra Üniversitesi ve Oxford Üniversitesi gibi dünyanın en saygın yerlerinden mi daha kolay. Unutmayalım ki Londra ve Oxford dünyanın uğrak yerleri arasında. Bu merkezlere dünyanın hemen hemen her ülkesinden etkin politikacılar, düşünürler ve bilim insanları geliyor. Yani Türkiye’yi tanıtmak için yüzlerce ülkeye gitmek yerine ayağınıza kadar gelen bu insanlara kendi birikimlerinizi aktarma fırsatı buluyorsunuz.
Türkiye, bilim ve araştırma merkezlerinin medya, siyaset ve kamuoyu üstündeki etkinliğini bildiği için aslında uzun yıllardır yukarıdaki girişimlerin benzerlerini sürdürüyordu. Öyle görünüyor ki son zamanlarda bu girişimleri daha etkin kurumlar aracılığı ile de sürdürmeye kararlı. Örneğin yine Londra Üniversitesi’ne bağlı benim de yüksek lisans eğitimi aldığım School of Oriental and African Studies adlı okulda Türkiye Araştırmaları Bölümü’ne Türkiye finansal destek veriyor. Bu bölümdeki Türkçe hocalarından biri Türkiye’den geliyor ve maaşını da Türkiye ödüyor.
Benzer şekilde Cambridge Üniversitesi bünyesinde Türkiye’den gelen bir bilim insanının maaşı da Türkiye’nin sağladığı fonlardan ödeniyor. Cambridge’deki girişime The Atatürk Fellowship deniliyor ve Türkiye tarafından desteklendiği belirtiliyor. Bu yıl Atatürk Fellow’u (Araştırmacısı) kim bilmiyorum ama umut ederim yukarıda behsedilen stratejik açılıma katkıda bulunacak faaliyetler yapıyordur. İngiltere Türk toplumu olarak bu noktada üzerimize düşen görevlerden biri de Türkiye’nin milyonlarca sterlin destek sağladığı bu projeleri sivil bir güç olarak denetlemek olmalıdır. Burada bilim insanlarının denetlenmesinden değil yapılan etkinliklerin amacına ulaşıp ulaşmadığının gözlemlenmesi, gerektiğinde desteklenmesi ve ortak projelerin hayata geçirilmesi anlamında bir yakınlaşma ve iletişim kurulmasından bahsediyorum.
Türkiye’nin kültür ve uygarlık değerlerini dünyaya tanıtma çabasına yönelik benzer girişimleri, ABD ve diğer Avrupa ülkelerinde de var. Avrupa’daki Türkler olarak bizim bu girişimlere her yönüyle destek vermemiz gerekiyor. Bu girişimlerin bir kısmı büyükelçiliklerimizin aracılığı ve desteği ile yürüyor. İngiltere’deki Türkler olarak Londra, Oxford ve Cambridge Üniversitelerinin dışındaki yerlerde de bu tür girişimlerin başlatılmasına yönelik projeler geliştirilmesi için büyükelçilik yetkilileri ile görüşmeler yapmanın gerektiğine inanıyorum. Artık İngiltere Türkleri de, bir üniversite bünyesinde Türk kültür ve uygarlık birikimini anlatcak, İngiltere ve Avrupa Türklerinin sorunlarının araştırılmasına katkıda bulunabilecek bilim insanlarını ve araştırma merkezlerini sponsor edebilecek birikime sahip. Yapılacak iş bunun projelendirilmesi ve hayata geçirilmesi. Büyükelçilik yetkililerinin bu konudaki birikimlerini Türk toplumu ile paylaşacağından ve her türlü katkıyı sağlayacağından kuşkum yok. Yeter ki ilk adımı İngiltere Türkleri olarak biz atalım.
Bu Blogda ekonomik büyüme potansiyeli ile küresel jeopolitik gelişmelerde etkisini artıran ASYA'dan gözlemler paylaşmaya çalışacağım. Pergelin sabit ucu dünyanın dördüncü, İslam Dünyası'nın en büyük nüfusuna sahip Endonezya'da olacak.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Endonezya’da yeni hükümetin öncelikleri hangi konular?
Nüfus bakımından dünyanın en büyük dördüncü ülkesi olan Endonezya, 280 milyonluk nüfusu ile en büyük İslam ülkesi. G20 üyesi olan Endonezya ...
-
Prof. Dr. Talip Küçükcan Yükseköğretim bütün ülkeler için stratejik bir alan ve önemli bir ekonomik sektör. Üniversiteler nitelikli insan ...
-
Türkiye ve Endonezya arasındaki ikili ilişkiler olumlu ilerliyor. İki ülke arasında 2022 yılında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi ...
-
Prof. Dr. Talip Küçükcan Endonezya Küreselleşme diye tanımladığımız olgu, soyut anlamda fiziki sınırları aşan bir hareketlilikle devam e...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder