5 Temmuz 2008 Cumartesi

Yasaklardan kurtulmak Türkiye’nin itibarını yükseltir

Türkiye’de siyaset, medya ve eğitim dünyasının gündeminde uzun yılardır uygulanan bir yasağın kaldırılmasına ilişkin tartışmalar var. Umarız bu tartışmalar sağlıklı biçimde devam eder ve hem hakları kısıtlanan bireylerin taleplerini karşılayacak hem de yasakların kaldırılmasından dolayı endişe duyanların kaygılarını ortadan kaldıracak bir çözüm bulunur.
Türkiye’de yüksek öğretim kurumlarında uygulanan bir başörtüsü yasağı mevcut ve bu yasaktan dolayı eğitim haklarının ellerinden alındığını söyleyen binlerce insan var. Bu yasaktan etkilenen sadece öğrenciler değil, nerdeyse iki milyon kişi arasında son derece zor bir sınavı kazanmasına rağmen üniversite kapısından geri çevrilen öğrencilerin aileleri de yıllardır devam eden bu travmatik uygulamadan etkileniyor. Peki böylesine geniş etkileri olan bir sorun görmezden gelinebilir mi? Yasakların kalkmasından duyulan korkular ve kaygılar dünyanın hiçbir ülkesinde uygulanmayan bu yasakları devam ettirmek için bir mazeret olabilir mi? Ülkeyi yönetme ve sorunları çözme yetkisi verilen siyasiler söz konusu sorunu yok sayabilir mi?
Bu sorulara cevap vermeden önce üniversitelerin ideal anlamda hür düşünce ve özgürlük alanları açan; yasakçı ve otoriter zihniyete karşı sorgulayıcı bireyler yetiştiren, eleştirel bakış açısını yaygınlaştıran kurumlar olduğunu belirtelim. Temel hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı yasakların üniversitelerde uygulanması, üniversiteleri özgürleştirici işlevlerinden uzaklaştırır. İşte bu nedenle dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir yasak söz konusu değildir. Yasak olmayışı kuşkusuz disiplinsizlik, ilkesizlik ve kayıtsızlık anlamına da gelmiyor.
Şimdi yaşadığınız ülkeye, İngiltere’ye bir bakalım. Bu ülkenin hiçbir üniversitesinde kılık kıyafet yasağı yok. Dini inançlarından dolayı örtünen kız öğrenciler, başlarında kipa taşıyan yahudiler, haç takan hristiyanlar ve kendilerine özgü türban giyen sikh öğrenciler ellerini kollarını sallaya sallaya üniversite kampusuna, dersliklere, labaratuarlara, kütüphanelere ve spor salonlarına girebiliyor. Kimse kılık-kıyafet denetimi yapmıyor. Farklı dini inanç ve kültürleri yansıtan giyim tarzları kimsenin gözüne batmadığı gibi bunları taşıyan öğrencilerde aynı sınıflarda yan yana oturabiliyor ve bütün ortak mekanları paylaşabiliyor. Hiç kimse ötekini yani farklı olanı bir tehdit olarak algılamıyor.
İngiltere’de İslam, Hıristiyanlık, Yahudilik, Hindu, Budist ve Sikh inançlarına mensup olanların dini aidiyetlerinden dolayı bazı özel kıyafetler ve semboller taşımaları din özgürlükleri kapsamında değerlendiriliyor. BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve AB İnsan Hakları Beyannamesi’nin güvence altına aldığı temel hak ve özgürlükler arasında yer alan bir dine inanma ve bu dini inancın gerektirdiği ibadetleri yerine getirme hak ve özgürlüğü ilkesi benimsendiği için İngiliz üniversiteleri bu konularda herhangi bir kısıtlama getirmiyor.
Öğrencilerin inanç ve ibadet özgürlüklerine saygının yanında, isteyen öğrencilerin inançları gereği bir takım ibadetleri yerine getirebilmeleri için imkanlar hazırlanmakta ve talep edilmesi durumunda bu imkanlar öğrencilerin istifadesine sunulmaktadır. Dini inanç ve ibadet özgürlüklerinin herhangi bir korku ve kaygı siyaseti yüzünden sınırlanmadığı, karar vericilerin öğrenci kıyafetlerini mevcut rejim için bir tehdit ve tehlike olarak görmedikleri İngiliz üniversitelerinde Türkiye’de bir çok insanın hayalini bile edemeyeceği bazı uygulamalar ülkemizin hangi konumda bulunduğunu göstermesi bakımından anlamlıdır. Türkiye’de aydınlar, eğiticimler, medya mensupları, sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin, iktidarı ve muhalefetiyle politikacıların farklı örnekleri görmesinin bu açıdan yararlı olacağı varsayılabilir.
İngiliz üniversitelerinde farklı dini inançlara mensup öğrencilerin ibadetlerini yerine getirebilmeleri için özel odalar ve salonlar tahsis edilmektedir. Örneğin Yahudi öğrenciler üniversite yönetiminden dini ayinlerini yerine getirebilmek için bir mekan talebinde bulunabilmektedir. Hiçbir üniversite yönetimi bu tür talepler ile çağdaşlık, modernlik ve laiklik arasında bir çelişki görmemekte, yukarıda da belirtilen beyannanemlerin gerektirdiği doğrultuda söz konusu talepleri karşılamaktadır.
İngiliz üniversite kampuslarında Hıristiyan öğrenci, öğretim görevlisi ve üniversite çalışanlarının bir araya geldikleri, bireysel olarak ve topluca ayin yapabildikleri küçük birer kilise (chapel) olduğunu ve bu kiliselerin birçoğunda kadrolu din görevlilerinin istihdam edildiğini bilmek belki de Avrupa Birliği’ne üyelik yolunda adımlar atan Türkiye’de din özgürlüklerine yasakçı olmayan bir bakış açısı ile de yaklaşılabileceğine ilişkin farklı bir deneyimin olduğunu gösterecektir.

Hiç yorum yok:

Endonezya’da yeni hükümetin öncelikleri hangi konular?

Nüfus bakımından dünyanın en büyük dördüncü ülkesi olan Endonezya, 280 milyonluk nüfusu ile en büyük İslam ülkesi. G20 üyesi olan Endonezya ...