5 Temmuz 2008 Cumartesi

Sivil siyaseti tıkayarak dünyayı kendimize güldürüyoruz...

Son iki haftadır Türkiye gündeminin ile maddesi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının AK Partinin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulması olayı. Bütün TV kanallarında bu konu tartışılıyor. Gazetelerin birinci manşeti bu. Bu manşetlere bir de Ergenekon soruşturması kapsamında yapılan gözaltına almalar var.
Türkiye siyasi parti kapatma konusunda dünya lideri denilebilir. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana yaklaşık yirmi dört siyasi partinin kapısına kilit vurulmuş. Bazı politikacılar siyasetten men edilmiş, bazıları hapse atılmıştır ki bunlar nispeten şanslı olanlardır. Çünkü halkın seçtiği başbakan ve onun atadığı bakanların asıldığını da görmüştür ülkemiz.
Siyasi partiler gücünü halktan alır ama atanmışlar çeşitli gerekçelerle bu partileri kapatabiliyor. Bu durumda seçmenlerin tercihlerinin bir anlamı kalmıyor. Seçim yapmak, sivil siyaseti desteklemek, halkın büyük bir çoğunluğunu siyasi katılıma ikna etmek yani halkın iradesini yönetime yansıtmak demokrasilerin en belirgin özellikleri arasında yer alır. Bu kadar çok partinin kapatılması halkı seçimine güvenmemek anlamına gelir. Halkın zekasına, sağduyusuna ve geleceği ilişkin projeksiyonlarına sırt dönmek anlamına gelir.
Bazılar hemen Avrupa’da parti kapatıldığını söyleyecektir. Doğrudur. Ama hangi partiler kapatıldı, niçin kapatıldı ve kaç tane kapatıldı? Bu soruları cevapladığımız zaman görülecektir ki Avrupa’da parti kapatma Türkiye’dekine hiç benzemiyor.
Avrupa’da kapatılan iki parti faşist partilerdi. Bunlardan biri Hitler’in partisiydi ve Nazi ideolojisi ikinci dünya savaşında elli beş milyon insanın ölümüne neden olmuştu. Avrupa son yıllarda sadece bir tek parti kapandı. O da İspanya’daki ayrılıkçı terör örgütünü açıkça destekleyen bir partiydi. Şimdi bunlara bakıp “işte bakın Avrupa’da da siyasi partiler kapanıyor” demek ya saptırma anlamında ya da sağduyulu mantıktan yoksunluk anlamına gelir. Türkiye’de kapatılan siyasi partilerin hiç biri Avrupa’da kapatılan partilere benzemez.
Parti kapatmak hiçbir sorunu da çözmez. Siyasi, sosyal ve ekonomik sorunlar daha da büyür ve karmaşık hale gelir eğer siyasetin önü tıkanırsa. Siyaset genel olarak toplumu yönetme, kaynakları adil ve etkin biçimde kullanma, kriz anların da çözüm bunla sanatı veya yöntemi olarak tarif edilir. Siyasi partilerin kapatılması durumunda işte bu kurum yani siyaset kurumu devre dışı kalır. Ortaya çıkan boşluğu doldurmak ta öyle çok kolay olmaz.
Herhangi bir siyasi partinin kapatılması ülkedeki sorunların çözümüne katkı sağlamaz. Bu çok açık. Özellikle seçmen kitlesinin nerdeyse yarısına yakınının oyunu alan, toplam seçmen sayısının on altı milyonunun güvendiği, tercih ettiği ve seçtiği bir siyasi partiyi kapatmak durumu daha da kötüleştirir.
Gelişmiş demokrasiler de halkın seçimi önemlidir. Halkın tercih ettiği bir partiyi siyaset dışı bırakmak halka güvensizlik anlamına gelir. Haklın tercihlerini beğenmemek ve oylarını yok saymak anlamına gelir. O zaman ne sandığa gitmenin ne de siyasi katılımın bir anlamı kalır. Halkın demokrasiye olan inancı da zayıflar. Biz seçiyoruz birileri sürekli kapatıyor psikolojisin yayılması sivil siyaset için son derece sakıncalıdır.
Bakın İngiltere’ye. Kaç yıldır bu ülkede yaşıyorsunuz. Duydunuz mu hiç herhangi bir partinin kapatıldığını? Ayrıca tahmin edin bakalım İngiltere’de parti kapatmayla ilgili bir yasal düzenleme var mı? Ortalama bir Britanyalıya sorun bakalım hayatında bir parti kapatıldığına tanıklık etmiş mi? Bir siyasi partinin bası düşünce ve eylemlerin “odağı” olduğu fikrinin ne demek olduğunu sorun bakalım size ne diyecek. Bence bön bön bakacak ne diyor bu adam diye çünkü bir çok Avrupalı gibi sıradan bir İngilterelinin de kafasında böyle bir kavram yoktur.
Türkiye’yi dünyaya güldürmeye kimsenin hakkı yok, olmamalı da. Sivil siyasetin, ekonominin, bölgesel ve uluslar arası ilişkilerin istikrar kazanmaya başladığı son yıllarda ideolojik tercihlerin gölgesinde değil, sağduyu ve mantığın önderliğinde ülkemize bakmalıyız. Yoksa dünya yetmiş milyonluk Türkiye’ye alaycı bir gülümseme ile bakmaya devam edecektir.

Hiç yorum yok:

Endonezya’da yeni hükümetin öncelikleri hangi konular?

Nüfus bakımından dünyanın en büyük dördüncü ülkesi olan Endonezya, 280 milyonluk nüfusu ile en büyük İslam ülkesi. G20 üyesi olan Endonezya ...