12 Ocak 2007 Cuma

Türkiye-AB Arasında Sivil Köprü Kurmak

Türkiye-AB ilişkilerinde bazı müzakere maddelerinin askıya alınması bu konuya yeni bir boyut kazandırdı. Türkiye AB’ye girmeye çalışıyor, bunun için yüzlerce reform gerçekleştirdi ve bunları uygulamaya koymaya başladı. Zaman zaman aksamalar olsa da bu reformların Türk halkının geleceği için olumlu sonuçlar vermeye başladığını görüyoruz. Türkiye, ülke olarak AB’ye henüz girmemiş olmakla birlikte aslında yıllardır burada temsil ediliyor. Bugün sayıları dört milyona dayanmış olan Avrupalı Türkler iş, eğitim, sanat ve medya sektörlerinde Türkleri Avrupa’nın birçok kentinde temsil ediyor.
Avrupalı Türklerin temsil gücü yavaş yavaş siyaset alanına da yansıyor. Bir çok ülkede yerel ve ulusal düzeyde Türk kökenli politikacıların seçimle iş başına geldikleri, hem kendi toplumlarını hem de daha geniş anlamda yaşadıkları ülke toplumlarını siyaset sahnesinde temsil ettiklerini görüyoruz. Bunlar son derece anlamlı ve önemli gelişmeler. Çünkü siyaset ya da politika farkında olalım ya da olmayalım hayatımızı düzenleyen bir mekanizma. Sosyal ve ekonomik haklar, eğitim ve sağlık hizmetlerinden yararlanma, eşitlik ve adalet gibi uygulamaların hepsi siyasi kararlar ile doğrudan ilintilidir. İşte bu nedenle Avrupalı Türkler siyasetin merkezinde yer almalıdır. Yoksa kendilerini temsil etme görevini başkalarına bırakmak gibi biz zayıflık ve pısırıklık içine gömülmeleri kaçınılmaz olur.
Bu noktada Türkiye-AB ilişkilerinde gittikçe önem kazanan sivil boyuta değinmekte yarar var çünkü resmi kanalların dışındaki kanallar da bu süreçte çok önemli bir rol oynuyor. Sivil boyutun kuşkusuz en önemli aktörleri dernekler, vakıflar, sendikalar, federasyonlar ve benzeri şekillerde örgütlenmiş sivil kuruluşlardır. Bu sivil kuruluşlar zaman zaman politikacıların yapmakta güçlük çektiği etkinlikleri gerçekleştirir. Örneğin politikacıların ulaşmakta zorluk çektiği kitlelere daha çabuk ulaşabilirler. Daha esnek ve dinamik yapılarından dolayı değişime çabucak ayak uydurabilir, hızlı kararlar verebilir ve geniş kitlelerde yeni fikirlerin oluşmasına katkıda bulanabilirler. İşte bu nedenledir ki AB, ilişkilerinde sivil boyutu destekleme kararı aldı. Türkiye ve AB arasında siyasi olduğu kadar hatta ondan daha güçlü ve derin bir sivil köprü kurulması gerekiyor. Halkların birbirini daha iyi tanıması ve kaynaşması için bu köprünün bir an önce atılması gerekiyor. Bu köprünün kurulması için İngiltere’deki Türk sivil kuruluşlarına da önemli görevler düşüyor.
Bu konuyla ilgili önemli bir proje gerçekleştiriliyor. Şimdi bununla ilgili bilgi sunmak istiyorum. Hollanda’da faaliyet sürdüren Türkevi Araştırmalar Merkezi, Türkiye-AB arasında sivil köprü kurulması için büyük bir projeye imza attı. Konya’dan başlayan bu sivil girişim, geçen hafta Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliği Sivil Sektör Bölümü sorumlusu Alexander Fricke’nin de katıldığı bir toplantı ile tanıtıldı. Toplantının açılış konuşmasını yapan Türkevi Araştırmalar Merkezi Müdürü Veyis Güngör, Konya’da gerçekleştirilen demokrasi okulu hakkında bilgi vererek, iki ay süreyle üniversite öğrencilerine sivil katılım, sivil örgütler, sivil toplum, insan hakları, Türkiye-AB ilişkilerinde sivil boyut gibi konularda uzmanlar tarafından dersler verildiğini söyledi.
Konya’daki çok sayıda sivil toplum kuruluşu temsilcisinin takip ettiği toplantıda konuşan Alexander Fricke, Türkiye-AB ilişkilerinde sivil toplum kuruluşlarının önemli roller üstlenebileceğini, AB’nin iki tarafı temsil edecek kuruluşlara destek vermeye hazır olduğunu ve Türkiye’den başvuru beklediklerini belirtti. Kısaca sivil toplum diyaloğu diyebileceğimiz bu girişimin amacı Türkiye ve AB’deki sivil toplum kuruluşlarını aynı platformlarda buluşturmak, aralarında yakınlık kurulmasını sağlamak ve daha yakın ilişkiler kurulmasını sağlayacak ortak projelerin gerçekleştirilmesine katkıda bulunmak.
Sivil köprü kuruluşu çalışmalarına katkıda bulunmak amacıyla ben de Konya’daki toplantıya katıldım. Toplantıda somut olarak hangi konularda, hangi alanlarda ve hangi sivil toplum kuruluşları ile işbirliği yapılabileceği üzerinde durdum. Ayrıca ilgili birimlere fon almak için yapılan başvurularda sonuç alınabilmesinin uzmanlık ve deneyim gerektirdiğini, sivil toplum kuruluşlarının daha profesyonelce yönetilmesi gerektiğini, bunun için eğitim ve insana yatırım yapılmasını gerektiğini vurguladım.
İngiltere’de yaşayan Türklerin kafası da diğer AB ülkelerinde yaşayan Türkler gibi kısmen de olsa Türkiye’de. Türkiye’yi düşünmeden ve konuşmadan geçen günümüz yok gibi. Sanırım artık sadece konuşmakla yetinmek yerine somut adımlar atma zamanı geldi. İşte bu noktada İngiltere’de bulunan Türk kökenli sivil toplum kuruluşları için yeni bir kapı aralanıyor. Bu kapı iyi açılabilirse çok başarılı sonuçlar alınabilir. Türkevi Araştırmalar Merkezi’nin Konya’dan başlattığı girişim örneğinde olduğu, İngiltere’deki Türk kuruluşlar Türkiye’de kendilerine kardeş kuruluşlar bulabilir ve Türkiye-AB arasında sivil bir köprünün kuruluşuna katkıda bulunabilirler.
İyi bayramlar ve iyi yıllar dileğiyle...

Hiç yorum yok:

Endonezya’da yeni hükümetin öncelikleri hangi konular?

Nüfus bakımından dünyanın en büyük dördüncü ülkesi olan Endonezya, 280 milyonluk nüfusu ile en büyük İslam ülkesi. G20 üyesi olan Endonezya ...