12 Ocak 2010 Salı

Londra'da Bir Mabed: Aziziye Camii

Londra’ya ne zaman ayak bassam mutlaka uğramak istediğim yerlerden biri Aziziye Camii’dir. Hepimizin Londra ile kurduğu farklı ilişkiler, özellikle gezmek, görmek ve ziyaret etmek istediği mekanlar vardır. İşte Aziziye Camii’nin benim için böyle bir önemi var. Yeni yılın ilk Cuma namazını kılmaya gittiğim bu cami beni yirmi yıl öncesine götürdü.

Yüksek lisans ve doktora eğitimi için geldiğimiz Londra’da bir grup arkadaşla ilk uğrak yerlerimizden biri Aziziye Camii olmuştu.

Zaman ne kadar da hızlı akıp gitmiş. Ama Aziziye sıcaklığından hiçbir şey kaybetmemiş. Londra’da eski olanlar bilir. Aziziye eski bir sinema salonundan camiye çevrilmiş bit yapı.

Şimdiki halini almadan önce zemin düz değildi, sinema koltuklarının yerleştirilmesi için eğimli yapılan zemin bir süre öyle kullanıldı. Daha sonraları büyük gayretler sonucu cami şimdiki haline kavuştu. Bu sırada çoğu kişinin emeği geçti. Kimi maddi yardım yaptı, kimi zamanını verdi kimi de fiziki olarak bu mekanın gelişmesine katkıda bulundu. Dua ediyor ve umuyoruz ki Yaradan katında bu yapılanların büyük bir karşılığı olacaktır.



ZAMANIN RUHUNU YAKALAMAK

Türkiye’den beraber geldiğimiz bir öğrenci grubu ile Aziziye’ye ilk uğradığımız da ne kadar samimi ve candan karşılandıysak en son gidişimde de öyle karşılandım. Camiye gelenleri içtenlikle karşılama geleneğinin hala korunuyor olması doğrusu beni çok memnun etti. Çünkü zamanımızda kurumlar büyüdükçe, gelen gidenlerin sayısı arttıkça bazen bürokratik bir yapı oluşuyor ve sıcaklığına alıştığımız yerler bu kurumsallaşma sırasında soğuk bir yüz kazanabiliyor.

Aziziye kurulduğu günden beri aynı duyguyu veriyor insana. Büyüdü, gelişti, kurumsallaştı ve cemaatinin sayısı arttı. Ama eski iç güzelliğinden bir şey kaybetmedi. Bunu neye borçlu diye bir soru akla gelebilir?

Gördüğüm ve izlediğim kadarıyla bunu misyonuna, emek verenlerin ve önderlik yapanların ahlakına, gönül verenlerin duasına borçlu. Aziziye bir taraftan zamanın ruhunu yakalıyor, diğer yandan da geleneğini koruyabilir.

Aziziye Camii gibi kurumlar çoğumuzun farkında olmadığı oranda hayatımızın çeşitli yönlerine ciddi katkılarda bulunuyor. Bunları dini, sosyal ve kültürel olarak sınıflandırmak mümkün. Bu köşe yazısında, dini ve kültürel katkıları sonraya bırakmak kaydıyla, sadece sosyal yönüne biraz işaret etmek gerekirse şunları söylemek mümkün.

Aziziye Camii sizi uzun yıllar önce tanıdığınız dostlarınızla tekrar buluşturabilen bir mekan. İbadet edilen bir mabet olma yanında bir tür ikinci adres, buluşma, kaynaşma ve muhabbet mekanı. Bu öyle bir muhabbet ki, onu besleyen kaynak insan sevgisinden başka bir şey değil. Hepimizin bildiği Yaradan ötürü gelen bir sevgi. Allah rızası için bir sevgi ve muhabbet. Yani karşılık beklemeden duyulan bir sevgi.

AZİZİYE’NİN TEMELİ

Doğrusunu söylemek gerekirse Aziziye’nin temelinde böylesine bir sevgi var. Belki de işin sırrı burada. Çünkü bundan yıllar önce Aziziye’de gördüğüm ve tanıdığım insanları aynı mekanda tekrar gördüğümde eski dostluk ve sıcaklığı hemen hissettim. Onlarla tekrar kucaklaşabildim. Araya ne mesafe ne de soğukluk girmiş yıllar geçmesine rağmen. Yüzlerde yine samimi ifadeler, gözlerde yine o aynı sıcaklık.

Zaman darlığından dolayı ayaküstü hal hatır sormaların dışında pek fazla zaman geçiremesem de eski dostları görmek inanılmaz derecede iyi geldi bana. Eğer bu insanlar yirmi küsur yıldan beri hala Aziziye’ye geliyorlarsa bunda bir hikmet aranmalı. Peki bu hikmet nere aramalıyız?

Bu hikmet Aziziye’nin temsil ettiği değerlerde aranmalı. Aziziye hizmet etmeyi şeref bilenlerin davranışlarında aranmalı. Aziziye’yi Aziziye yapan cemaatin sadakat ve samimiyetinde aranmalı.

Hiç yorum yok:

Endonezya’da yeni hükümetin öncelikleri hangi konular?

Nüfus bakımından dünyanın en büyük dördüncü ülkesi olan Endonezya, 280 milyonluk nüfusu ile en büyük İslam ülkesi. G20 üyesi olan Endonezya ...